2020’nin olağandışı bir yıl olarak tarihe geçtiği kesin. Hayatımıza, kariyerimize dair tüm önceliklerimizi sorguladığımız bu zorlu süreçten geçerken, özellikle iş hayatında çevik ve duyarlı olmak hiç 2020’de olduğundan daha önemli olmamıştı. Günlük yaşamımız dijital kanallar bu “yeni normal”e adapte olmamızda başroldelerdi: online’dan verilen market siparişleri, temassız ödemeler, online eğitim ihtiyacı ya da görüntülü aile görüşmeleri, bir anda kurtarıcılarımız oldular. Özetle, dijital deneyim bir anda her şeyimiz oldu. Günlük hayatımızda durum böyle olunca, ister büyük şirketler olsun ister girişim ekipleri olsun tüm ölçekteki şirketler için çok net “iş modeli değişimleri” ve birçok “dijital dönüşüm” projeleri gözlemler olduk. Bu projelerde ise, HIZ’lı olan kazandı ve kazanmaya devam ediyor. Peki yazılım projelerinde HIZ nasıl kazanılır?

Gartner’ın teknoloji trendleri araştırması der ki, yazılım projelerinin yaklaşık 75%i yola çıkıldığı andaki beklentiyi, proje sonuna gelindiğinde karşılayamıyor. Diğer yandan yakın zamanda Birleşik Krallık’ta Nuxeo tarafından yapılan bir tüketici araştırması ise, online alışveriş yapan kullanıcıların 54%ünün, eğer içinde bulundukları deneyim, beklentilerini karşılamazsa tercih ettikleri marka veya perakendeciyi bırakıp, hiç vakit kaybetmeden rakibe geçebileceğini göstermekte. Ama artık uzun zaman alan ve oldukça maliyetli projeler artık eskide kaldı.
Elbette dijital deneyimler sadece Covid-19 ile önem kazanmamıştı, özellikle geçtiğimiz 5 yılda şirketlerde çeviklik ihtiyacı, ekiplerde dijital dönüşüm odağı ve yazılımın kritik rolü hep hayatımızdaydı ancak 2020’de müşteri gereksinimlerinin aniden karşılanma ihtiyacı, içinde bulunduğumuz piyasa koşullarında bazı organizasyonların hayatta kalma mücadelesi veya yeni hizmetlerde çareyi bulması bu süreci hiç olmadığı kadar tetikledi. Bu kapsamda ise, yazılım dünyasında bir süredir verimlilik / hız gibi kavramlarla varlığını hissettirmeye başlayan Low-Code (Düşük Kodlu), No-Code (Koduz) yazılım teknolojileri, diğer bir tanımla Yeni Nesil Yazılım teknolojileri bir anda, geleneksel yöntemlerle aylar yıllar sürecek projeleri günler seviyesine indirmeyi başardılar. Artık Low-Code, No-Code çözümleri sayesinde “hız” üretmek isteyen herkese hiç olmadığı kadar kazanç sağlıyor. Evet artık yapılan araştırmalar gösteriyor ki, yazılım yöneticileri bu sihirli teknolojileri birer rakip olarak görmekten vazgeçtiler. Artık 2020 itibariyle Dünya’nın her yerindeki CIO’lar veya yazılım ekipleri kısıtlı olan girişimler bu sıra dışı teknolojileri adeta kahramanları olarak görmeye başladılar. Peki Low-Code, No-Code teknolojileri kullanıcılarına hangi faydaları sunuyor?
Low-Code, No-Code platformlar, önemli olan eğer bir fikriniz varsa veya geliştirmeyi bekleyen bir projeniz varsa az yazılım bilerek veya hiç yazılım bilmeyerek platformlarda yer alan hazır şablonları veya sürükle bırak yöntemleri kullanarak projenizde kullanmak istediğiniz algoritma ve datayı birleştirerek, yani platformun hazır bileşenleri ve şablonlarını kullanarak son derece verimli halde bir ürün çıktısı elde edebiliyorsunuz. Böylece, yazılım geliştiricilere ihtiyacı ortadan kaldıracak bir tehdit gibi algılanmaktan kurtulan Low-Code, No-Code çözümleri bugün artık ekiplerin zamanlarını ve becerilerini daha akıllı ve verimli bir şekilde kullanmalarıyla, yeni projelerin hızlıca hayata geçmesini sağlıyor.
Özetle, düşük kod, şirketlere uzun süren yazılım geliştirme projelerine dahil olmak zorunda kalmadan, yeni kullanıcı deneyimleri oluşturma ve sunma yeteneği veriyor. Bu yetenek, gerek geniş çaplı organizasyonlar, gerekse kobi veya girişimler için ciddi zaman ve maliyet kazanımı sağlıyor. Düşünsenize, belki 5 yazılımcının 5 ayda çıkarabileceği bir projeyi, bu teknolojileri kullanacak bir kişi sadece 5 günde tasarlayıp prototipleme şansı elde edip, MVP seviyesinde ürününü canlıya çıkarabilir duruma gelmekte. Sizce de son derece karlı değil mi? 🙂
İçinde bulunduğumuz ekosistemde, ölçeği farketmeksizin tüm organizasyonlar için fikirden uygulamaya hızlı geçiş yeteneği, hem inovasyon hem de geliştirme ekipleri için, tartışmasız kilit bir beceri. Bu teknolojiler, takımları rakiplerine göre çok güçlü bir konuma getiriyor. Amazon ve Google gibi “Big Tech” şirketlerinin de bu şekilde çalışması, yeni ürünlerin veya kullanıcı deneyimlerinin yeni erken sürümlerini hızlı bir şekilde ortaya çıkarması, prototipleri son kullanıcılara hızlı bir şekilde ulaştırıp, kullanıcı davranışlarını erkenden test edebilmeleri asla tesadüf bir model değil. Low-Code, No-Code sayesinde yazılım geliştirmeye yönelik yinelemeli bir yaklaşım kullanarak, sıfırdan yeni bir şey oluşturmak yerine, zaten kanıtlanmış işlevleri ve özellikleri bir araya getirebilip, canlı bir ortamda müşterilerle test edebilmeleri ürünleştirme süreçleri için onlara daha sonraki sürümlerde iyileştirmeleri ve geliştirmeleri için kısa yoldan oldukça zengin bilgiler sunuyor.
Evet, önümüzdeki yıllar bizi 2020 kadar veya daha da fazla zorlasa bile, her koşula uyum sağlayabileceğimiz bilgi, beceri ve teknolojik donanımlara sahip olmak bize şüphesiz, hayat mücadelemizde, rekabete karşı 1-0 önde olma avantajı sağlayacak. İster bir şirkette çalışın, ister bireysel danışmanlık yapın, ister yeni teknolojilere ve üretmeye meraklı olun mutlaka bu sihirli Low-Code, No-Code teknolojilerinden bir ya da birkaçını araştırın ve deneyin derim. Aşağıda bir liste olarak başlıca platformları sizin için bir araya getirdim. Eğer listede yer almasını düşündüğünüz platformlar varsa, mutlaka DM veya yorumlarda paylaşırsanız listeyi birlikte büyütmüş oluruz. 🙂 Haydi bekliyorum!

Low-Code Platforms: Appian – Mendix – PowerApss – Honeycode – Kuika – Outsystems – Lightning – Retool – UiPath – Pega – Zoho – Budibase
No-Code Platforms: Webflow – Bubble – GlideApps – Adalo – Framer – Protopie – Bildr – Draftbit – Airtable – Modulz
Pingback: Yapay Zeka’nın Yazılım Geliştirmeye Etkisi Ne Olacak? – ceylanparlakay.com