Dünyadaki ekonomik işleyiş ve iş yapış şekilleri yüzyıllardır değişmekte. Endüstri Devrimlerini başlatan Buhar ile insan gücünü alan makineler, 19. yüzyılın sonlarına doğru Elektrik sayesinde seri üretim hatlarına dönüştüler ve kısa zamanda çok daha fazla ürün üreterek insanlığın refah düzeyini arttırdılar. 1970’lerde ise elektronik Otomasyon ile insanlık tarihini büyük çapta etkileyen 3. Endüstri Devrimi, fabrikalarda sensör teknolojilerine geçişi sağladı. Günümüzde içinde bulunduğumuz ve Endüstri 4.0 (Industry 4.0) adını verdiğimiz Dijitalleşen Endüstri dönemde ise artık her şeyin birbirine bağlanabildiği “Nesnelerin İnterneti” (IoT) yolculuğu söz konusu. Bu yolculukta, artık hiç olmadığı kadar hızlı bir değişimden geçiyoruz.
Bu hızlı ve akıllı yolculuk, başta teknoloji markaları olmak üzere dijital dönüşüm peşinde olan herkesin şüphesiz en öncelikli konusu. GE’nin tahmini 2020’de 50 Milyar cihazın internete bağlanacağı yönündeyken, Accenture ise, endüstriyel internetin 2030 yılında küresel ekonomiye 14 Trilyon dolar ekleyebileceği belirtiliyor. Biz bireyler bir yandan akıllı telefonlarımıza bağımlılığımızı sürdürürken, sosyal medyada çılgınca fotoğraf ve video paylaşırken aslında ardımızda markalar ve reklam pazarı için oldukça kıymetli veriler bırakıyoruz. Peki 2020’ye geldiğimizde o 50 Milyar cihaz ile etrafımızı saracak nesnelerin interneti sensörleri, kişisel verilerimizi nasıl bize faydalı halde düzenleyip bize sunacak? Hayatımız nasıl daha kolay olacak?
Düşünün ki sabah kalktığınız ve 27 Mart 2020’da uyanıyorsunuz. Bahar ayında olmamıza rağmen dışarıda hava buz gibi ama odanız sıcak. Niye? Çünkü yapay zeka tabanlı çalışan Nest’iniz, uyandığınızda tam olarak hangi sıcaklığa ihtiyacınız olduğunu bilip odanızı ısıtmış bile. Hazırlanıp sokağa çıkıyorsunuz ve sizi kapınızda bekleyen ve nereye gideceğinizi bilen bir taksiyle işyerinize gidiyorsunuz. O taksiyi kim programladı? Google! 🙂 Nasıl mı? Kitle kaynaklı navisgasyon uygulaması Waze‘i seneler önce satın alarak. Peki sabah odanızı kim ısıtmıştı? Yine Google, tabii ki yine seneler önce 3.2 Milyar dolar karşılığında satın aldığı Nest sayesinde…Ya Facebook? O aslında Messenger Chatbot ile siparişi ve ödemeyi tamamlayıp akşam afiyetle yediğiniz, size özel malzemeli hazırlanmış Dominos pizzanızın baş kahramanı.
Bu senaryoda sensörler kendi aralaraında bir diyaloğa girdiler, konuşup anlaştılar 🙂 ve kullanıcıları yani bizi mutlu ettiler. Nasıl mı? “Gerçek zamanlı” olarak, markalar kullandıkları pazarlama teknolojileri (MarTech) ile, altyapı sağlayıcıların uyarladıkları yeni nesil reklam teknolojilerini (AdTech) kullanıcıların içgörülerini veri bazlı algoritmalarla modellediler. Ve böylece mutlu kullanıcılardan gelen “dönüşüm oranları” ile bu mutluluk markalar ve mecralara da yansıdı. Peki bu modelleme kimin sayesinde? Cevap tabii ki Programatik.
Programatik reklam modellerinin ciddi yükselişte olduğu günümüzde, pazarlama kreatiflerinin yeniden tanımlandığını gözlemliyoruz. Artık kullanıcılara gösterilecek bir reklam, kullanıcının o an nerede ne yapıyor olduğuna göre alternatif kreatifler arasından ona en uygun olan ile karşısına çıkacak durumda. Hızla gelişen reklam teknolojileri sayesinde biz kullanıcıların çok ekranlı, bol içerikli ve sensör dolu kendi dünyamızda, markaların kişiye özel anlarda, kişiye özel içeriklerle bizi karşılaması kaçınılmaz durumda. Programatik dünyayı yukardaki tablo özetlerken, altın kurallarından biri ise, “mecralarda işbirlikleri“. Çünkü ne kadar kişiselleştirilmiş teknoloji, o kadar etkin geri dönüş demek. Özel işbirlikleri sayesinde hem mecralar, hem markalar, hem de kullanıcılar aynı anda kazanıyor. Böylece Endüstri 4.0, reklam ve pazarlama ekosisteminin büyümesini sağlıyor ve artan sensör kullanımları ile de mobil kanalların gücü ve günlük hayatımızdaki önemi bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Evet, Endüstri 4.0′ başta olmak üzere insalık tarihinin yaşadığı tüm endüstriyel devrimleri , Kaufman‘ın en beğendiğim yorumu özetliyor aslında: “The goals themselves haven’t changed; the manner of accomplishing them has” . Zira dijital dönüşüm, ekonomik işleyiş ve iş yapış şekillerinin dönüşümlerinden sadece biri. Nesnelerin İnterneti yolculuğu bizi istesek de istemesek de kendi yarattığı ekosisteme davet ediyor. Bu davetle ilgili Intel‘in Neslerin İnterneti ve dijital dönüşüm üzerine hazırladığı videoyu ve Marc Zuckenberg‘in Yapay Zeka bazlı asistanı Jarvis’i anlatan videolarını izlemenizi öneririm. Mobilite (mobility) ve sürekli bağlı (connected) bir hayat, belki de bazılarımız için endişe verici durumda, ama her ayrıntısı “mutluluğumuz” için tasarlanmış, istek ve önceliklerimizi baz alarak bize özel programlanmış akıllı bir hayat.
Peki sizce önümüzdeki dönemde Endüstri 5.0‘ın tetikleyicisi ne olacak? Ve ne zaman karşımıza çıkacak? 🙂 İhtiyacımız olan biraz hayal gücü, biraz öngörü… Yorumlarınızı bekliyorum!
“Pazarlama ve Reklam Dünyasında Endüstri 4.0 Bizi Nasıl Etkiliyor?&rdquo için 1 yorum